5 Şubat 2011 Cumartesi

Carpe diem

Cimcik cimcik makarna… Hatırlayamazsın, sen öldün… Bir hastanede ben, sen can çekişirken, hemşirenin sürümediği ördeği sürdüğüm 17 yaşımdı. Masalların ile hayal dünyama renk kattığın masalcım. Buruş buruş ellerin vardı. Hatırlıyorum.

Ne oyundu ama. Önce senin bir elinin üzerine benim ufak elimin, ufak ama tombul parmakları ile tuttuğum. Sonra senin parmakların ile incitmemek adına tuttuğun benim elim ve sonra yine benim elim ve senin elin… Cimcik cimcik makarna… Tekerlemenin sonunu bilerek uttum. Hatırlamakta istemiyorum…

Uzun boylu bir adamdın sen. Sabah kimsecikler uyunmadan kalkıp sıcak ekmekle gelmeyi pek severdin eve. Sonra bir sigara, sabahın gazetesi, vaz geçemediğin keyif olurdu. Benim içinsem keyif, sıcak ekmek ve gazetesini okuyup, sigara tüttüren adamı seyretmek.

Tam olarak sensiz 22 yıl oldu dede… Beraber ders çalışmalarımızı hatırlarım… O zaman ben kaçak sen de kaçaktın. “Sigaran var mı?” diye sorar, beni sorgulamadan çıkardın odamın kapısından içine çektiğin o duman ile... Büyük yürektin sen asında. Çünkü benim babamı sigara içtiği için uzaklaştırmıştın körfezin soğuk sularından… Aynı şeyi ikinci kez yaşamamak adına sindirmiştin torununun sigara bağımlılığını… Doğru ya da yanlıştı belki ama… Herkes doğruları ile ölmedi mi?

Babam ile içtik bu gece… Sohbet çok derin oldu. Sonra bir baktım ki; 67 yaşında bir delikanlı oturuyordu karşımda. Çok dayaklarını yedim ama sonraki hayatımda, bana hep bir şeyleri anlatmaya çalmıştı, anlamak istemesem de. Haklıydı belki de… Ama kafa kalın olunca…

Neyse, delikanlı gibi bir litre rakıyı beraber içtik. O anlattı. Ben dinledim… Ben dinledim o anlattı. Sonra avucunu içinde çıkan bir kitleyi gösterdi. Ben ne diye düşünüp elin incelerken, elinin üzerindeki buruşukluğu fark ettim. Sonra kahverengi lekeleri. O an dedem aklıma geldi. Onunda buruşuk ve lekeli elleri vardı.

O an kaybetme korkusu sardı her yanımı. Zordu… gerçekten zordu. Bana topa nasıl vurulması gerektiğini öğreten adamın yaşlandığını ve bir gün en istediğim anda yanımda olamayacağını bilmek çok zor geldi.

Sonra düşündüm. Her şey için bir zaman yaratabiliyordum. Ama sevdiklerim için..? Onlar için ne kadar önemli zamanı yaratmak? Ve daha da ötesi onlarla zamanı yaşayabilmek…

Kırmamak ve üzmemek gerek… Onları üzmemek için… Aynı şeyleri bizden sonrakilere yaşatmamak için… Ne ekersen onu biçersin lafını unutmamak için…

İyi bayramlar…